6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Kapsamında İşveren Tarafından Yetki Devri İle İşveren Vekili Olarak Atanan İşçinin Devir Yapılan Konularda Yeterli Bilgi ve Birikime Sahip Olması ve Eğitim Düzeyi Önem Arz Etmektedir!
İŞVEREN VEKİLİ KİMDİR?
Günümüzde işletmelerin ve iş kapasitelerinin genişlemeleri, işverenin tek başına ve bizzat işi yönetmesini, iş yasalarından ve sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesini olanaksız kılmaktadır. Özellikle sermaye şirketi olan tüzel kişi işverenin, zaman zaman toplanarak yönetime dair kararlar alan organlarının, sürekli olarak işleri doğrudan doğruya idare etmesi mümkün değildir. Bu durumda, şirket yönetimine yardımcı olacak gerçek kişilerin işveren vekili olarak iş yerlerinde çalıştırılması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
Bilindiği üzere, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 12’nci maddesinin ikinci fıkrasında, “İşveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimse, işveren vekilidir. Bu Kanunda geçen işveren deyimi işveren vekilini de kapsar.” Ayrıca; 4857 sayılı İş Kanunu’nun ’tanımlar’ başlıklı 2’nci maddesinde de "İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur. Bu Kanunda işveren için öngörülen her çeşit sorumluluk ve zorunluluklar işveren vekilleri hakkında da uygulanır. İşveren vekilliği sıfatı, işçilere tanınan hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmaz." hükümlerine yer verilmiştir. İşverenin aynı anda birden çok kişiye çeşitli konularda vekâlet vermesi mümkündür. Vekâlet verilen bu kişilerden birinin işveren vekili olarak atanabileceği gibi, bu kişiler dışında başka bir kişinin işveren vekili olarak görevlendirilmesi de mümkün olup, işverenin herhangi bir işi kendi adına yerine getirmesi için vekâletle yetkilendirdiği her kişi işveren vekili olarak addedilemez, işveren vekiline işveren tarafından verilen temsil yetkisi; işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev almayı kapsamalıdır. Yönetimde bir görev verilmemiş ise salt temsil yetkisi verilen kişiler işveren vekili olarak kabul edilemez. Örneğin, bir işçisine, muhasebecisine ya da herhangi bir kişiye sadece bankadaki paraları çekme, e-Sigorta kullanıcı kodu ve şifresi alma ve kullanma veya noterde işlem yapmak için v.s. verilen vekâletname tek başına o işçiyi “işveren vekili” yapamayacaktır.
İşveren vekilleri ile ilgili tanım ve şartlar bulunan kanun seviyesindeki başlıca mevzuat;
- 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Kanunu
- 4857 Sayılı İş Kanunu (Madde 2)
- 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (Madde 12)
4857 Sayılı İş Kanunu (Madde 2)
Tanımlar
Madde 2
İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur.
Bu Kanunda işveren için öngörülen her çeşit sorumluluk ve zorunluluklar işveren vekilleri hakkında da uygulanır. İşveren vekilliği sıfatı, işçilere tanınan hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmaz.
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin 4. bendine göre; işveren adına hareket eden ve işin, iş yerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere, işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur. Aynı maddenin 5. bendine göre de İş Kanunu’nda işveren için öngörülen her çeşit sorumluluk ve zorunluluklar işveren vekilleri hakkında da uygulanır.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (Madde 12)
İşveren, işveren vekili, geçici iş ilişkisi kurulan işveren ve alt işveren
MADDE 12- 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentlerine göre sigortalı sayılan kişileri çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işverendir.
İşveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimse, işveren vekilidir. Bu Kanunda geçen işveren deyimi, işveren vekilini de kapsar. İşveren vekili ve 4857 sayılı İş Kanunu’nda tanımlanan geçici iş ilişkisi kurulan işveren, bu Kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. (Ek cümleler: 15/7/2016-6728/46 md.) Bu Kanun gereği internet, elektronik ve benzeri ortamda Kuruma gönderilecek muhtasar ve prim hizmet beyannamesinin defter ve kayıtlara ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından işverenlerle birlikte yazılı sözleşme ile yetki verilmiş serbest muhasebeci, serbest muhasebeci malî müşavir ve yeminli malî müşavirler de müştereken ve müteselsilen sorumludur. Bu fıkranın uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurum tarafından çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
4’üncü maddenin ikinci fıkrasının (a) bendine tâbi olanlar hakkında, işverenlerin bu Kanunda belirtilen yükümlülükleri, bunları çalıştıran işçi sendikaları ve konfederasyonları veya işveren tarafından; 4’üncü maddenin dördüncü fıkrasına tâbi olanlar hakkında, işverenlerin bu Kanunda belirtilen yükümlülükleri, bunları çalıştıran kamu idareleri veya eğitim gördükleri okullar tarafından yerine getirilir.
2/7/1941 tarihli ve 4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanuna göre çalıştırılanlar hakkında, işverenlerin bu Kanunda belirtilen yükümlülükleri, bunları çalıştırmaya yetkili makam tarafından yerine getirilir.
Ceza infaz kurumları ile tutukevleri bünyesinde oluşturulan tesis, atölye ve benzeri ünitelerde çalıştırılan hükümlü ve tutukluların işvereni, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu, işveren vekilleri ise Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumunun sorumlu müdür ve amirleridir.
Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde, iş alan ve bu iş için görevlendirdiği sigortalıları çalıştıran üçüncü kişiye alt işveren denir. Sigortalılar, üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bunlarla sözleşme yapmış olsalar dahi, asıl işveren, bu Kanunun işverene yüklediği yükümlülüklerden dolayı alt işveren ile birlikte sorumludur.
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 12. maddesinin 2. fıkrasına göre işveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimse, işveren vekilidir. Bu kanunda geçen işveren deyimi, işveren vekilini de kapsar. İşveren vekili, bu kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı işveren ile müştereken ve müteselsilen sorumludur.
Gerek İş kanunu Gerekse 5510 Sayılı Kanun hükümlerine göre; bir kimsenin işveren vekili sıfatını kazanabilmesi için; işyerinde işveren adına hareket etmesi ve işin ve işyerinin yönetiminde görev alması gerekir.
6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Kanunu
Tanımlar
MADDE 3 – (1) Bu Kanunun uygulanmasında;
(2) İşveren adına hareket eden, işin ve işyerinin yönetiminde görev alan işveren vekilleri, bu Kanunun uygulanması bakımından işveren sayılır.
YARGITAY KARARLARINDA İŞVEREN VEKİLİ KAVRAMI VE UYGULAMASI
İşveren Vekilinin iş Hukukunda Yeri İşveren vekili, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin 4.fıkrasına göre, “İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir.” Şeklinde tanımlanmıştır. İşveren vekili işletmeyi işveren adına sevk ve idare etme görevini üstlenmiştir.
İşverenin kendilerine tanıdığı yönetim yetkisine dayanarak, işçileri emir ve talimatlarla yönlendirmeleri onları diğer çalışanlardan farklı kılmaktadır. Böylece işveren vekili işçi karşısında işveren, işveren karşısında işçi görünümüne haiz olacaktır. İşçi karşısında işveren görünümünde olan işveren vekilleri işçi gibi iş güvencesinden yararlanamazlar. İş kanunu 18/son fıkraya göre “İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları” ile “işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve çıkarma yetkisi bulunan” işveren vekillerinin iş güvencesi sisteminin dışında tutulacağı hüküm altına alınmıştır. Ancak bu unvanların kullanılması tek başına iş güvencesi kapsamı dışında bulunma sonucunu doğurmaz. Önemli olan, kendisine temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir.
Aşağıdaki ilgili Yargıtay kararlarında da öncelikle bu husus incelenmiştir.
- Bir banka şubesi müdürü ile fabrika müdürü, iş yerini sevk ve idare etmekle
beraber, özgür iradesi ile işçi alma ve işten çıkarma yetkisi yoksa işveren vekili sayılmaz.
İşletmenin bütününü sevk ve idare edenler, başka bir şart aranmaksızın işveren vekili sayılırken; işletmenin değil de iş yerinin bütününü sevk ve idare edenlerin anılan anlamında işveren vekili sayılabilmesi için ilave olarak, işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisini haiz olması şartı aranır. İş yerinin tümünü sevk ve idare ile işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi katlanmış olarak, birlikte aranır. Dolayısıyla bir banka şubesi müdürü ile fabrika müdürü, iş yerini sevk ve idare etmekle beraber, özgür iradesi ile işçi alma ve işten çıkarma yetkisi yoksa işveren vekili sayılmaz.
9. Hukuk Dairesi 2020/3073 E., 2020/11570 K.
- Aşağıdaki kararda da Yargıtay 9. Hukuk dairesi verdiği kararla işveren vekilinin
temsil yetkisinin sınırlandırılmasını işveren vekilinin iş güvencesi kapsamına alınması sonucunu doğurduğuna hükmediyor.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi işçinin işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları veya işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmaması gerekir.
İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekilleri her şeyden önce, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilleri ile yardımcıları olduğuna göre, işletmenin tümünü yöneten genel müdürler ile yardımcıları iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır. Ancak belirtelim ki, işyerinde genel müdür veya genel müdür yardımcısı unvanının kullanılması tek başına iş güvencesi kapsamı dışında bulunma sonucunu doğurmaz. Önemli olan, kendisine temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir; bu hususta görev tanımı ve konumuna bakmak gerekir. Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta davacının davalı iş yerinde iş geliştirme ve satış müdürü unvanı ile çalıştığı, 20.11.2015 noter tasdik tarihli davalı şirket imza sirkülerinin incelenmesinde; parasal değeri 50.000,00 TL veya bu meblağın işlem tarihindeki döviz miktarının altında kalan tüm iş ve işlemlerde 3.derece imza yetkisini haiz 2 kişinin şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu, davacının 3. derece imza yetkisini haiz olduğu, bu nedenle davacının imza yetkisinin sınırlı olduğu ve işletme düzeyinde olan davalı işverenliğin bütününü sevk ve idare eden konumunda olmayıp, işveren vekili olmaması nedeni ile iş güvencesi hükümlerinden yararlanacaktır.
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No :2016/22737 Karar No :2017 / 14623
”… İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekilleri her şeyden önce, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilleri ile yardımcıları olduğuna göre, işletmenin tümünü yöneten genel müdürler ile yardımcıları iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır. Ancak belirtelim ki, işyerinde genel müdür veya genel müdür yardımcısı unvanının kullanılması tek başına iş güvencesi kapsamı dışında bulunma sonucunu doğurmaz. Önemli olan, kendisine temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir; bu hususta görev tanımı ve konumuna bakmak gerekir.”
(Yargıtay 9. HD. 27.04.2009 T., 2008/27930 E. 2009/11600 K.)
Davacı vekili müvekkilinin davalıya ait inşaatta şantiye şefi olarak çalıştığını, fazla çalışma, iş koşullarının ağırlaşması ve fazla çalışma ücretlerinin ödenmemesi sebebiyle istifa ettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, fazla çalışma, yıllık izin, hafta tatili ve genel tatil ücreti alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili istifa sebebiyle kıdem tazminatı alacağının doğmadığını, davacının izinlerini kullandığını, iş yerinde fazla çalışma yapılmadığını ve davacının ücretinin belirtildiği tutarda olmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iş sözleşmesinin davacı tarafından haklı olarak feshedilmesi sebebiyle davacının kıdem tazminatı talep hakkının doğduğu; davacının fazla çalışma yaptığını, hafta tatilleri ile bayram ve genel tatillerde çalıştığını ispat ettiği ancak bu çalışmaların karşılığı olan ücretlerin ödendiği ve ücretli izinlerin kullandırıldığının işverence usulüne uygun delillerle ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyiz itirazı üzerine hüküm Özel Dairece yukarda gösterilen sebeplerle bozulmuştur.
Mahkemece davacının şantiye şefi olduğu ancak üst düzey yönetici konumunda olmadığı; işçi alma ve işçi çıkarma yetkisi ile çalışma saatlerini belirleme yetkisinin bulunduğunun davalı işveren tarafından iddia ve ispat edilmediği gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı işçinin çalışma saatlerini bizzat belirleme yetkisini haiz üst düzey yönetici sayılıp sayılmayacağı ve burada varılacak sonuca göre, taraflar arasında belirlenen yüksek ücret sebebiyle ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
"Üst düzey yönetici" kavramı salt hukuki bir kavram olmayıp, işletme organizasyonu ile de yakından ilgili bir kavramdır. Bu haliyle "işveren vekili" kavramı ile ilişkili olduğu fakat bu kavramı da kapsayan bir konumu ifade ettiği söylenebilir.
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 2. Maddesinin dördüncü fıkrasında işveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimseler "işveren vekili" olarak tanımlanmış; 18. maddesinde ise işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekillerinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanmayacakları belirtilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında üst düzey yönetici, ilke olarak işyerinde işveren vekili sıfatını taşımanın ötesinde işyerinin bütününü sevk ve idare eden, işçilerin çalışmalarını ve çalışma saatlerini düzenleyerek onlara emir ve talimat veren; duruma ve işyeri düzenine göre işe alma ve işçi çıkarma yetkisini de taşıyabilen kimse olarak tanımlanabilir. Ancak aynı yerde kendisine görev ve talimat vererek denetleyen, çalışma saatlerini belirleyen başka bir yönetici veya şirket ortağının bulunması halinde kişinin üst düzey yönetici olmadığının kabulü yoluna gidilebilir. Çalışma gün ve saatlerinin bizzat belirlenebilmesi yetkisi de üst düzey yöneticilik sıfatının benimsenebilmesi için kabul edilen kriterlerden biridir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.11.2006 gün ve 2006/9-676 E., 2006/727 K. ve 24.12.2008 gün ve 2008/9-774 E, 2008/785 K. sayılı kararlarında da açıkça benimsendiği üzere, işyerinde üst düzey konumda çalışan işçinin, görev ve sorumluluklarının gerektirdiği ücretinin ödenmesi durumunda ayrıca fazla çalışma ücretine hak kazanılması olanaklı değildir.
Bu ilkeler çerçevesinde somut olaya bakıldığında davacının şantiye şefi olduğu, şantiyede kendisine emir ve talimat veren daha üst düzeyde bir yöneticinin bulunduğu hususunun iddia ve ispat edilemediği sabittir. Öte yandan dava dilekçesi ile dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının 2008-2009 yıllarında 4.000 TL ilâ 4.500 TL gibi yüksek bir ücret aldığı düşünüldüğünde, kendisine ayrıca fazla çalışma ücreti verilmesi gerektiği kabul edilemez.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2014/22-2421 K. 2017/508
GENEL MÜDÜRÜN İŞVEREN VEKİLİ OLUP OLMADIĞINA İLİŞKİN KRİTERLER
4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi işçinin işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları veya işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmaması gerekir. İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekilleri her şeyden önce, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilleri ile yardımcıları olduğuna göre, işletmenin tümünü yöneten genel müdürler ile yardımcıları iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır. Ancak belirtelim ki, işyerinde genel müdür veya genel müdür yardımcısı unvanının kullanılması tek başına iş güvencesi kapsamı dışında bulunma sonucunu doğurmaz. Önemli olan, kendisine temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir; bu hususta görev tanımı ve konumuna bakmak gerekir. İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekillerinin ikinci grubunu, işletmenin değil de işyerinin bütününü yöneten ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleridir. Buna göre, işletmenin bütününü sevk ve idare edenler, başka bir şart aranmaksızın işveren vekili sayılırken; işletmenin değil de işyerinin bütününü sevk ve idare edenlerin 18’inci madde anlamında işveren vekili sayılabilmesi için ilave olarak, işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisini haiz olması şartı aranır. İşyerinin tümünü sevk ve idare ile işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi katlanmış olarak, birlikte aranır. Bu işyeri işletmeye bağlı bir işyeri de olabilir. Dolayısıyla bir banka şubesi müdürü ile fabrika müdürü, işyerini sevk ve idare etmekle beraber, özgür iradesi ile işçi alma ve işten çıkarma yetkisi yoksa İş Kanunu’nun 18’inci maddesi anlamında işveren vekili sayılmaz. İş güvencesinden yararlanır. Aynı şekilde, işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan insan kaynakları müdürü ile personel müdürü, işyerinin tümünü yönetmediğinden iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilecektir. Ancak işletmeye bağlı bir işyerinde, bu işyerinin tümünü sevk ve idare eden, ayrıca işe alma ve işten çıkarma yetkisi olan işçi, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamaz. Dairemizin uygulaması da bu yöndedir. (26.05.2008 gün ve 2007/35929 Esas, 2008/12484 Karar sayılı ilamımız).
YARGITAY9.Hukuk Dairesi Esas: 2008/23673Karar: 2009/8915
6331 SAYILI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU KAPSAMINDA İŞVEREN TARAFINDAN YETKİ DEVRİ İLE İŞVEREN VEKİLİ OLARAK ATANAN İŞÇİNİN DEVİR YAPILAN KONULARDA YETERLİ BİLGİ VE BİRİKİME SAHİP OLMASI VE EĞİTİM DÜZEYİ ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR!
YARGITAY 12. Ceza Dairesi kararında;
Sanık ...’ın yönetim kurulu başkanı olduğu ...Tekstil Dokuma A.Ş. isimli şirkete ait, 250 işçinin çalıştığı, boyahane ve dokuma bölümleri bulunan tekstil fabrikasında, 2008 yılından beri meydancı olarak çalışan ölenin, olay günü bilinmeyen bir nedenle çatıya çıktığı sırada, üzerine bastığı aydınlatma için konulmuş olan plastiğin kırılması ile 4 metre yükseklikten aşağı düşmesi sonucu öldüğü olayda; dosya kapsamına göre, ... AŞ. yönetim kurulunun, 25.01.2011 tarihli kararı ile sanık ...’ın münferiden şirketi temsil ve ilzama yetkili boyahane müdürü olarak atandığı, söz konusu atama kararı kapsamında, sanık ...’ın boyahane bölümü ile ilgili olarak çalışacak işçilerin işe alımına, çalışan işçileri işten çıkarmaya, bu konuda karar verip iş sözleşmelerini imzalamaya, feshetmeye, işçilerin SGK ve tüm resmi kurumlara bildirimlerini yapmaya, iş yerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili tüm tedbirleri almaya, bu konuda işletmede değişiklikler yapmaya, iş güvenliği ile ilgili şirket nam ve hesabına görüşme ve sözleşmeler yapmaya, resmi kurumlar önünde şirketi temsile, yetkili kişi olarak ifade vermeye, iş kazası tutanaklarını imzaya, bu yetkilerin tamamının tek başına kullanmaya yetkili olduğunun, ayrıca diğer yönetim kurulu üyelerinin bu konularda şirketi temsil yetkisinin bulunmadığının anlaşıldığı; ancak; dosya içeriğinden fabrikanın boyahane bölümüne müdür olarak atanan ve bir anlamda görev alanı kapsamında kendisine işveren vekili sıfatı verilen ...’ın, eğitim durumuna, icra edeceği işin yer aldığı faaliyet konusu ile ilgili yeterli bilgi birikimi ve tecrübesi bulunup bulunmadığına ilişkin herhangi bir tespitin yer almadığının anlaşılması karşısında, ...’ın eğitim durumu ve mesleği ile ilgili ayrıntılı araştırma yapılarak, yönetim kurulu tarafından boyahane müdürü olarak atanan ...’ın yapacağı işte ehil olup olmadığının, işveren vekili sıfatıyla fabrikanın boyahane bölümünde iş güvenliğinin sağlanması bakımından gerekli niteliklere sahip olup olmadığının belirlenmesi suretiyle, sonucuna göre yönetim kurulu başkanı olan sanık ...’ın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi;
Kanuna aykırı olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA;
YARGITAY 12. Ceza Dairesi Esas No: 2016/2870 Karar No: 2018/916
SONUÇ OLARAK
5510 sayılı Kanunun 12’nci maddesinin ikinci fıkrasına göre işveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimse işveren vekili olarak tanımlanmakta ve Kanunda geçen işveren deyiminin, işveren vekilini de kapsadığı belirtilmektedir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun ’tanımlar’ başlıklı 2’nci maddesinde de, "İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur.
Bu Kanunda işveren için öngörülen her çeşit sorumluluk ve zorunluluklar işveren vekilleri hakkında da uygulanır. İşveren vekilliği sıfatı, işçilere tanınan hak ve yükümlülükleri ortadan kaldırmaz." hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre işveren vekili sayılmak için işin veya görülen hizmetin bütününü yönetmek ve işveren ad ve hesabına hareket etmek unsurlarının birleşmesi gerekmektedir. Bu durumda işin bütününü yönetmek koşulu gerektiğinden uygulamada gerekli görevlendirme yapılması halinde bir fabrikanın genel müdürü işveren vekili sayılabilecekken aynı fabrikanın pazarlama, insan kaynakları, üretim birimlerinin olması ve her birimin müdürünün olması halinde söz konusu birim müdürleri işveren vekili sayılmayacaktır.
İşveren vekili Kanunda belirtilen yükümlülüklerinden dolayı işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaktır. İşveren vekili bu doğrultuda, Kanunda belirtilen ve işverenin sorumlu kılındığı belgelerin, beyannamelerin verilmesi, primlerin ödenmesi yükümlülüklerinden dolayı işverenle birlikte müştereken ve müteselsilen, mali ve hukuki anlamda sorumlu sayılacaktır. Yine işveren vekili ödenmeyen prim borcu ve buna bağlı olan borçlardan tıpkı işveren gibi sorumlu olacaktır. Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarınca yapılan tespitlerde ve işyerinde tutulan tutanaklarda işveren hazır değilse işveren vekili muhatap tutulacaktır.
Öte yandan işverenin aynı anda birden çok kişiye çeşitli konularda vekâlet vermesi mümkündür. Vekâlet verilen bu kişilerden biri işveren vekili olarak atanabileceği gibi, bu kişiler dışında başka bir kişinin de işveren vekili olarak görevlendirilmesi mümkün olup, işverenin herhangi bir işi kendi adına yerine getirmesi için vekâletle yetkilendirdiği her kişi işveren vekili olarak addedilemez, işveren vekiline işveren tarafından verilen temsil yetkisi; işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev almayı kapsamalıdır. Yönetimde bir görev verilmemiş ise salt temsil yetkisi verilen kişiler işveren vekili olarak kabul edilemez.
Örneğin; bir işçisine, muhasebecisine ya da herhangi bir kişiye sadece bankadan para çekme, e-Sigorta kullanıcı kodu ve şifresi alma ve kullanma veya noterde işlem yapma vb. gibi verilen vekâletname tek başına o kişiyi “işveren vekili” yapamayacaktır.
Bu itibarla; işverenler tarafından işveren vekili yetkisi verilmediği halde, sadece e-sigorta kullanıcı kodu almaya ve kullanmaya vekaletname ile görevlendirilmiş kişilerin işveren vekili olarak yapılan kayıtlarının yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile yapılan açıklamalar gereğince düzeltilmesi gerekmekte ve yukarıda açıklanan hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir.
Diğer yandan gerçek veya tüzel kişi bir işverenin aynı vergi/T.C. numarası adı altında 5510 sayılı Kanun kapsamında birden fazla işyeri bulunması halinde her bir işyerinin sorumlusu işveren vekili kabul edilemez. İşveren vekili işveren adına ve hesabına, işin veya görülen hizmetin bütününün yönetim görevini yapan kimse olduğundan, işveren adına tescilli bütün işyerlerinden sorumlu olan kişi işveren vekili olarak kabul edilecektir.
Örnek 1: A bankasının Türkiye genelindeki ayrı tescil edilmiş her şubesinin müdürü işveren vekili olmayıp A Bankasının yönetim kurulunca işveren vekili olarak yetkilendirilmiş kişisi yetkilendirilen kişi yoksa genel müdürü veya yönetim kurulu başkanı işveren vekili olarak kabul edilecektir.
- 6331 sayılı Kanuna göre işveren vekili olarak birinin değerlendirilebilmesi için
yukarıda saymış olduğumuz iki şartın yanı sıra görevlendirildiği konu veya konularda yeterli bilgi ve ehliyete sahip olma şartı da aranması gerekmektedir. İşveren iş sağlığı ve güvenliği konusunda görevlendireceği işveren vekil veya vekillerini seçerken özen göstermek, söz konusu kişilerin görevlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilecek seviyede bilgi, birikim ve yeterliliğe sahip olduğundan emin olmak zorundadır.
- İşverenin sadece mevzuattan kaynaklanan yükümlülüklerden kaçınmak ve
oluşabilecek idari veya cezai yaptırımlardan korunmak amacıyla yeterli ehliyete sahip olmayan kişileri işveren vekili olarak görevlendirmesi kabul edilemez bir durumdur. Görevlendirildiği konuda yeterli bilgi, birikim ve ehliyete sahip olmayan kişi işveren vekili sayılamaz. Bununla beraber işveren tarafından gerekli özen gösterilmeksizin sembolik olarak görevlendirilen işveren vekilinin kendi hatası olmadıkça herhangi bir idari veya tazmini sorumluluğundan da bahsedilmesi mümkün değildir.
İlgili Yargıtay kararı hükmüne göre; “6331 SAYILI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU KAPSAMINDA İŞVEREN TARAFINDAN YETKİ DEVRİ İLE İŞVEREN VEKİLİ OLARAK ATANAN İŞÇİNİN DEVİR YAPILAN KONULARDA YETERLİ BİLGİ VE BİRİKİME SAHİP OLMASI VE EĞİTİM DÜZEYİ ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR!”
https://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/musacakmakci/0238/