DAR MÜKELLEFİYET KAPSAMINDA OLANLARIN, VERGİ KANUNLARI VE SOSYAL SİGORTALAR KANUNU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

  • Ana Sayfa
  • Makaleler
  • DAR MÜKELLEFİYET KAPSAMINDA OLANLARIN, VERGİ KANUNLARI VE SOSYAL SİGORTALAR KANUNU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
aciklama

DAR MÜKELLEFİYET KAPSAMINDA OLANLARIN, VERGİ KANUNLARI VE SOSYAL SİGORTALAR KANUNU AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

        Dar ve Tam Mükellefiyeti açıklamak gerekirse Gelir Vergisi Kanununun 3, 4, 5 ve 6 . maddeleri ile dar ve tam kurumlar V. Mükelleflerini ise Kurumlar vergisi kanununun 3. Maddesini incelemek gerekmektedir. Öncelikle bir mükellefiyetin tam Mükellefiyet veya dar Mükellefiyet kapsamında olması Türkiye de yerleşmesine bağlıdır. Türkiye de yerleşme demek ise  bir takvim yılı içinde altı aydan fazla oturanlar gelir vergisi kanununun 4. Maddesinin 2. Nolu fıkrasında tanımlanmıştır. Bu nedenle de Türkiye de bu madde hükmü kapsamında yerleşik olanlar gelir vergisi kanununun 3. Maddesine göre de tam mükellef kapsamında değerlendirilmektedir

        Dar Mükellef tanımını yapmak gerekirse Türkiye’de yerleşmiş olmayan gerçek kişilerin sadece Türkiye de elde ettikleri kazanç veya iratlar üzerinden vergilendirilmesi GV. Kanunun 6. Maddesinde Dar Mükellefiyet olarak tanımlanmıştır. Gelir ve Kurumlar vergisi hükümlerine göre  Tam ve Dar mükellefiyet konusunu inceledikten sonra, Türkiye’de faaliyet gösteren dar mükellef kapsamında olanların herhangi bir hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi nam ve hesaplarına bağımsız olarak ticari, Serbest Meslek kazancı olanlar yine 5510 Sayılı Kanununun 4. Maddesinin (b) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar kapsamında sayılacaklar mıdır? Veya Türkiye’de yerleşmeyen dar mükellef kapsamındaki kişilerin Türkiye’de Ücret karşılığı ve bir işverene bağlı olarak hizmet akdine dayalı çalışması 5510 Sayılı Kanunun 4. Maddesindeki sigortalı Sayılacak mıdır?

        Bunun cevabı ise dar Mükellef kapsamında olan yani Türkiye’de yerleşmeyen kişilerin hizmet akdi ile bir veya birden fazla işverene bağlı olarak ücret karşılığı hizmet vermesi  4. Maddenin (c) fıkrasına göre sigortalı sayılacağı belirtilse de bu kişilerin elde edeceği Ücretin vergilendirilmesi de incelenirse hizmetin Türkiye’de ifa edilmesi veya Türkiye’de değerlendirilmesi gerekeceğinden hem Gelir Vergisi Kanununun 94. Maddesindeki stopaj ve beyanı açısından hem de 101. Maddesindeki münferit beyan şartına tabi olmadıklarından sadece Türkiye’deki ücret karşılığı çalışmaları Mütekabiliyet esasına dayalı olarak Uluslararası Sosyal Güvenlik sözleşmesi yapılmış ülke uyruğunda olanlar hariç olmak üzere hizmet akdine tabi çalışan yabancı uyruklu kişileri sigortalı saymıştır.

        Kendi nam ve hesabına çalışan dar mükellef kapsamındaki kişileri ise Sigortalı Sayılmayanlar başlıklı 6. Maddenin e fıkrasına  hem de Sosyal Sigortalar Yönetmeliğinin 10. Maddesinin (d) bendine göre Uluslararası Sosyal Güvenlik Sözleşmeleri hükümleri saklı kalmak kaydıyla yabancı bir ülkede kurulu herhangi bir kuruluş tarafından üç ayı geçmemek üzere bir iş için gönderilen ve yabancı Ülkede sosyal sigortaya tabi olduğunu belgeleyenler kişiler ile Türkiye de kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan yurt dışında ikamet eden ve o ülke kapsamında sosyal güvenlik mevzuatına tabi olanların 4/b kapsamında sigortalı sayılmayacakları belirtilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken konu söz konusu kişilerin yabancı ülkede sosyal güvenlik kurumuna tabi olduğunu belgeleyememesi halinde ve yine yurt dışında ikamet etmemesi halinde yani, Türkiye de yerleşmiş tam mükellefiyet kapsamındaki kişilerin kendi nam ve hesabına faaliyet göstermesi halinde 4/b kapsamında sigortalı sayılacağını düşünüyorum.

        Olayı yine Gv. Kanunu yönünden incelersek Dar Mükelleflerin hangi faaliyetlerinin nasıl vergilendirileceği ve nasıl beyan edileceğine dönersek,  Dar mükellef kapsamındaki yani Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilerin;

Zirai kazancın Türkiye’de elde edilmesi,

Ücretlerde hizmetin Türkiye de ifa edilmesi,

Serbest Meslek faaliyetinin Türkiye’de icra edilmesi,

GMSİ. da gayrimenkulün Türkiye de bulunması ve bu mahiyetteki mal ve hakların Türkiye de kullanılması veya değerlendirilmesi,

Menkul Sermaye İratlarında sermayenin Türkiye de yatırılmış olması,

Diğer kazanç ve iratlarda bu kazançları doğuran işlemin Türkiye’de ifa edilmesi ve değerlendirilmesi olarak belirlenmiş. bu da zaten Gelir Vergisi Kanununun 2. Maddesindeki gelir unsurlarını oluşturduğu görülmektedir.

Yukarıda bahsettiğimiz dar mükelleflerin Türkiye de elde ettikleri kazanç ve iratlardan dolayı yıllık beyanname vermek mecburiyetinde olmayanlar ise Gelir Vergisi Kanununun 101. Maddesindeki,

1. Gayrimenkullerin elden çıkarılmasından doğan diğer kazanç ve iratlarını gayrimenkulün bulunduğu,

2. Menkul malların ve hakların elden çıkarılmasından doğan diğer kazanç ve iratlarını, mal ve hakların Türkiye`de elden çıkarıldığı,

3. Ticari veya zirai bir işletmenin faaliyetinin durdurulması veya terk edilmesi karşılığında elde ettikleri diğer kazanç ve iratlarını işletmenin bulunduğu,

4. Arızi olarak ticari işlemlerin yapılmasından veya bu nitelikteki işlemlere tavassuttan elde edilen diğer kazanç ve iratlarla, arızi olarak serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla elde edilen
kazançlar ve dar mükellefiyete tabi olanların 45 inci maddede yazılı işleri arızi olarak yapmalarından elde ettikleri diğer kazanç ve iratlar, faaliyetin yapıldığı veya yolcu veya yükün taşıta alındığı,

5. Gerçek usulde vergiye tabi mükelleflerin terk ettikleri işleriyle ilgili olarak sonradan elde ettikleri diğer kazanç ve iratlar (zarar yazılan değersiz alacaklarla, karşılık ayrılan şüpheli alacakların tahsili dahil), ticari, zirai veya mesleki bir faaliyete hiç girişilmemesi veya ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde ettikleri diğer kazanç ve iratları, vergisi tevkif suretiyle alınmamış menkul sermaye iratlarını ve diğer her türlü kazanç ve irada ilişkin ödemenin Türkiye`de yapıldığı,

6. Diğer hallerde Maliye Bakanlığınca belirlenen Yerin vergi dairesine münferit beyanname ile bildirmeye mecbur oldukları, Bu kazanç ve iratlardan serbest meslek faaliyetlerine ilişkin olanların beyannamelerinin bu faaliyetlerin sona erdiği bu kazanç dışındaki diğer kazanç ve iratlarla ilgili beyannamelerin ise bu kazanç ve iratların iktisap olunduğu tarihten itibaren 15 gün içinde ilgili vergi dairesine verilmesinin mecburi olduğunu ve , Geliri telif ve patent haklarının satışından ibaret olan ve tamamı üzerinden tevkif suretiyle gelir vergisi ödemiş bulunan dar mükellefiyete tabi kimselerin bu gelirleri için münferit
beyanname vermeleri ihtiyari (isteğe bağlı) olacağı belirtilmiştir.