İkale sözleşmesi

aciklama

İkale sözleşmesi

Çalışma hayatında işçi ve işveren arasındaki iş akdini sona erdiren hallerden birisini ikale yani bozma sözleşmesi oluşturmaktadır. Bozma sözleşmesi (ikale) yasalarımızda düzenlenmiş değildir. Yargıtay’ın bir kararında, sözleşme özgürlüğünün bir sonucu olarak daha önce kabul edilen bir hukuki ilişkinin sona erdirilmesinin de mümkün olduğu, sözleşmenin doğal yoldan sona ermesi dışında tarafların akdi ilişkiyi sona erdirebilecekleri açıklanmış ve bu işlemin adı ikale olarak belirtilmiştir.

İşçi ve işveren iradelerinin fesih konusunda birleşmesi, bir taraf feshi niteliğinde değildir. İş Kanununda bu fesih türü yer almasa da, taraflardan birinin karşı tarafa ilettiği iş sözleşmesinin karşılıklı feshine dair sözleşme yapılmasını içeren bir açıklamanın (icap) ardından diğer tarafın da bunu kabulü ile bozma sözleşmesi (ikale) kurulmuş olur.
İkale sözleşmesine davet, ikale yapılması teklifi tek başına iş sözleşmesinin feshi sonucunu doğurmaz. Burada işçi ya da işverenden gelen ikale yapma davetinin, karşı tarafça bir sözleşme yapma iradesi ile bir araya gelmesi söz konusudur.

BORÇLAR KANUNU

Bu anlamda ikale sözleşmesinin şekli, yapılması, kapsam ve geçerliliği Borçlar Kanunu hükümlerine göre saptanacaktır. İkale sözleşmesinin Türk Borçlar Kanunu’nun 30, 36, 37 ve 38. maddeleri arasında düzenlenmiş olan irade fesadı hallerinin bozma sözleşmeleri yönünden titizlikle ele alınması gerekir. İkale sözleşmesinin çalışanın gerçek iradesini yansıtıp yansıtmadığı İş Mahkemelerinde sıklıkla gündeme gelen bir konudur. Nedeni ise basittir, ikale varsa işe iade davası reddedilir. İş ilişkisini taraflardan her birinin bozucu yenilik doğuran bir beyanla sona erdirmeleri mümkün olduğu halde, bu yola gitmeyerek karşılıklı anlaşma yoluyla sona erdirmelerinin nedenleri üzerinde de durmak gerekir. Her şeyden önce ikale sözleşmesi yapma konusunda icapta bulunanın makul bir yararının olması gerekir. İş ilişkisinin bozma anlaşması yoluyla sona erdirildiğine dair örnekler 1475 sayılı İş Kanunu ve öncesinde hemen hemen uygulamaya hiç yansımadığı halde, iş güvencesi hükümlerinin yürürlüğe girmesinin ardından özellikle 4857 sayılı İş Kanunu sonrasında giderek yaygın bir hal almıştır. Bu noktada, işveren feshinin, karşılıklı anlaşma yoluyla fesih gibi gösterilmesi suretiyle iş güvencesi hükümlerinin dolanılması şüphesi ortaya çıkmaktadır. Bu itibarla irade fesadı denetimi dışında tarafların bozma sözleşmesi yapması konusunda makul yararının olup olmadığının da irdelenmesi gerekir. Makul yarar ölçütü, bozma sözleşmesi yapma konusunda icabın işçiden gelmesi ile işverenden gelmesine göre ve somut olayın özellikleri dikkate alınarak ele alınmalıdır.
Yukarıda belirtildiği üzere ikale teklifi işçiden de işverenden de gelebilir. Teklifin işçiden gelmesi halinde genel olarak "tüm yasal haklarımın ödenmesi kaydıyla iş sözleşmesinin davalı şirket tarafından feshedilmesi" istenmektedir. Yani şart içermeden "istifa ediyorum" kelimesi genel olarak kullanılmaz ve tazminatları ödenerek feshin işverence yapılması talep edilebilir. Burada ikalenin oluştuğu konusunda hiçbir tereddüt yaşanmaz. İkale teklifi işçi tarafından yapıldığında ek menfaat temini gerekmemektedir. Ancak aksi kararlaştırılmışsa geçerlidir.

https://www.egetelgraf.com/ikale-sozlesmesi