Sigortalının Vefatının İlgili Kanunlar Nezdindeki Sonuçları (1. bölüm)
Sigortalının vefatı halinde hem Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık sigortası hem de diğer kanunlar yönünden yapılacak işlemler açıklanmıştır.
VERASET İNTİKAL VERGİSİ YÖNÜNDEN
Öncelikle Veraset İntikal beyannamesinin verilebilmesi için ölenin mirası reddetmemiş kanuni mirasçılarının olması gerekmektedir. Bu nedenle Kanuni mirasçı nedir ve kimler kanuni mirasçıdır konusuna değinmek gerekiyor. Vefat eden ve miras bırakan kişiye muris denir. Türk Medeni kanununun 495 ile 501 maddelerine kadar olan kısımlarında ise kimlerin kanuni mirasçı yani miras bırakandan kalan mülkiyete mevzu olabilen menkul ve gayrimenkul ile diğer hak ve alacaklarını bıraktığı kimseleri kapsamaktadır. Buna göre ; Medeni Kanunun 495. Maddesinde Kan hısımları Altsoyları açıklanmıştır.
Maddeye göre miras bırakanın birinci derecede mirasçıları, onun alt soyudur. Çocuklar eşit olarak mirasçılardır. Miras bırakandan önce ölmüş olan çocukların yerini, her derecede halefiyet yoluyla altsoyları alır denmekte, 496. Maddesinde ise Altsoyu bulunmayan miras bırakanın mirasçılarının ana ve babası olduğu ve onların alt soylarının oluşturduğu, miras bırakandan önce ölmüş olan ana ve babanın yerlerini, her derecede halefiyet yoluyla kendi alt soylarının alacağı. Bir tarafta hiç mirasçı bulunmadığı takdirde ise bütün mirasın diğer taraftaki mirasçılara kalacağı belirtilmiştir. Medeni kanunumuzun 497. Maddesinde ise Büyük ana ve büyük babanın da altsoyu, ana ve babası bulunmayan miras bırakanın büyük ana ve büyük babalarının kanuni mirasçı olabileceği belirtilmiş; 498. Madde de Evlilik dışı hısımları, 499. Madde de sağ kalan eşin ise birlikte bulunduğu zümreye göre miras bırakana hangi oranlarda mirasçı olacağı belirtilmiş, 500. Maddesinde evlatlarının ve 501. Maddesinde de mirasçı bırakmaksızın ölen kimselerin mirasının Devlet olacağını belirtilmiştir. Veraset İntikal beyannamesi reddi miras (Türk Medeni Kanunu’nun 609/2 maddesi gereğince mirasın reddi, kayıtsız ve şartsız bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Mirasın reddi, miras bırakanın geride bıraktığı terekesinin paylaşımında pay ve paydaşlık açısından değişiklik yaratacaktır) denilmekte ve Türk Medeni Kanunun 606 Maddesine göre Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlayacağı belirtilmektedir. Bu durumda mirası reddetmemiş kanuni mirasçılar Veraset İntikal beyannamesini topluca verip ayrı ayrı imzalamak veya kanuni mirasçılar tek başına hisseleri oranında da beyanname verebilmektedirler. Burada önemli bir konu Vekaletname ile Veraset İntikal beyannamesi verilse bile ilgili Vergi dairesi mirasçının kendisini davet ederek beyannameyi bizzat kendisinin imzalanması istemelidir.
Sigortalılık statüsü ne olursa olsun vefat eden sigortalının vefatı sonrasında adına kayıtlı taşınır veya taşınmazı varsa 7338 Sayılı Veraset İntikal vergisi kanununun 6.7.8 ve 9. Maddesine göre en son ikametgahının bağlı bulunduğu vergi dairesine ölüm tarihini takip eden dört ay içinde, Muris yabancı bir Ülkede ise Türkiye’de en son ikametgahının bağlı bulunduğu Vergi Dairesine ölüm tarihinden itibaren altı ay içinde ve vefat eden sigortalı başka bir memlekette murislerde o memleketin dışında başka bir Memlekette ikamet ediyorlarsa vefat tarihinden itibaren sekiz ay içinde veraset ve İntikal vergisi beyannamesi verilmesi gerekmektedir. Vefat eden sigortalının beyan edilecek herhangi bir menkul veya gayrimenkulü yoksa beyanname verilmesine gerek bulunmamaktadır.
Vefat eden sigortalının varislerince beyan edilen mallara ait matrahı vergi usul kanununa göre bulunan değerleridir. Ancak 7338 sayılı kanunun 12. maddesine göre Veraset yoluyla vuku bulan intikallerde murisin ihticaca salih vesaike müstenit borçları ( Öztürkçesi Bir konuyu meseleyi hüküm vermeye elverişli şekilde delillendirmek şartıyla) ile vergi borçları tenzil olmaktadır. Vefat eden sigortalı 4/b kapsamında kendi nam ve hesabına ticari, zirai, Serbest Meslek sahibi gerçek veya basit usul mükellefi ise veya şirket ortağı ise murise ait varsilerce ilk tarhiyata esas olmak üzere veraset intikal vergisine mevzuu olan mallar değerleme ölçülerinden faydalanılarak belirtilmeyenler ise VUK’un servetleri değerleme ile ilgili ticari sermayenin ve öz sermayenin tespiti açısından kanunun . Bölümündeki esaslar dahilinde tespiti gerekmektedir. Bu nedenle;
1.Gayrimenkullerin Beyanı:
1/1/1983 1/1/1983 tarihinden önce veraset yolu ile veya ivazsız bir şekilde intikal eden gayrimenkullerin ticari işletmeye dâhil olsun veya olmasın rayiç bedelle (gayrimenkulün değerleme günündeki alım satım değeri), 1/1/1983 tarihinden sonra veraset yolu ile veya ivazsız bir şekilde intikal eden gayrimenkullerin ise ticari işletmeye dâhil olsun veya olmasın ölümün veya ivazsız intikalin meydana geldiği yıla ait emlak vergisine esas olan değerle beyan edilmesi gerekmektedir. .
2.Ticari Sermayenin Beyanı:
Bilanço esasına göre defter tutanlarda ölüm tarihinden önce gelen takvim yılı bilançosuna göre bulunacak öz sermaye, ticari sermaye olarak dikkate alınacaktır. Ancak mükellefler isterlerse ölüm günü itibariyle çıkaracakları bilançoyu esas alarak öz sermayelerini tespit edip beyan edebilir. İşletme İşletme hesabı esasına göre defter tutanlar ile kazancı basit usulde tespit edilenler ise ticari sermaye olarak murisin ölüm tarihindeki ticari varlığını beyan edeceklerdir.
3. Menkul Mallar ve Gemilerin Beyanı:
Mükellefle Mükellefler, menkul mallar ve gemileri rayiç bedelleri ile beyan edeceklerdir. Rayiç bedel, normal alım satım değeridir. Bu nedenle, mirasa dâhil menkul mallar ve gemilerin ölüm tarihindeki normal alım satım değerleri ile beyan edilmesi gerekir.
4. Esham (Hisse Senetlerinin) Beyanı:
Ticari sermayeye dâhil olsun veya olmasın hisse senetleri, borsada kayıtlı ise ölüm tarihinden önceki son 3 yıl içinde borsada gördüğü en son işlem değeri ile değerlenmektedir. Bu nedenle, veraset ve intikal vergisi mükellefleri, kendilerine veraset yolu ile intikal eden veya ivazsız suretle edindikleri hisse senetlerini, bunlar borsaya kayıtlı ise ölüm tarihinden önceki son 3 yıl içinde gördüğü son işlem değerini; borsada kayıtlı olmakla birlikte son 3 yıl içinde işlem görmemişse veya borsada kayıtlı değilse, üzerinde yazılı değerlerini beyan edeceklerdir.
5. Tahvilatın (Borç Senetlerinin) Beyanı:
Borç senetleri, Vergi Usul Kanununun 266 ncı maddesine göre itibari değerle değerlenmektedir. Buna göre, mükellefler borç senetlerini üzerinde yazılı olan değerleriyle beyan edeceklerdir.
6. Yabancı Paraların Beyanı:
Yabancı paralar, veraset ve intikal vergisi beyannamesinde borsa rayici ile beyan edilecektir. Ancak, borsa rayici yoksa Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit olunacak kura göre değerlendirilerek beyan edilecektir. 6.7. Hakların Beyanı Tescile tabi bilumum hakların değeri, tesisleri sırasında tapu siciline kaydedilen değeri esas alınarak beyan edilecektir. Tapu sicilinde bedeli gösterilmeyen haklarla, bunlar dışındaki bilumum hakların değerlendirilmesi mükellefler tarafından yapılmayacak ve bu haklar ilk tarhiyatta nazara alınmayacaktır. Beyanların nasıl yapulması gerektiği anlatıldıktan sonra vergiden istisna miktarlarını açıklarsak ,2025 Yılı Veraset ve İntikal vergisi muafiyet evlatlıklar dahil, furuğ ve eş’ten herbirine isaebet eden miras hissesinin 2.316.628 Tl. furuğ (kişinin, kız veya erkek çocukları, torunları ve onların çocukları şeklinde devam eden nesli" anlamında da kullanılır.) furuğ bulunmaması halinde ise isabet eden miras hissesinin 4.636.103 Tl. lık kısmı istisnadır. Yapılan değerlemeler ve incelemeler sonucu kesin tarhiyat sonucu tahakkuk edecek vergiler tahakkukundan itibaren 3 yılda ve her yıl Mayıs ve kasım aylarında olmak üzere iki taksitte ödenmelidir.
GELİR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN
Vefat eden Sigortalı ister 4/a ister 4/b ister se 4/C statüsünde olsun vefatı halinde gelir vergisi yönünden incelemekte yarar vardır. Öncelikle gelir nedir dersek? Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılında elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır. Gelirin unsurları ise yedi ana başlıkta toplanmış ve bunlar,
- Ticari Kazanç
- Zirai kazanç
- Ücretler,
- Serbest Meslek Kazancı,
- Gayrimenkul Sermaye İradı
- Menkul Sermaye İradı,
- Değer Artış kazancı olarak belirlenmiştir.
Vefat eden sigortalı kendi nam ve hesabına serbest meslek kazancı veya ticari,zirai kaancı olmasa da yani 4/a veya 4/C sigortalısı olsa da gelir vergisi yönünden incelediğimizde belki sahibi bulunduğu taşınmazını kiraya vermekten dolayı Gayrımenkul Sermaye İradı mükellefi ya da satın almış olduğu taşınmazı iktisap tarihinden itibaren beş yıl içinde satmaktan dolayı Değer atış kazancından dolayı adına mükellefiyet açılması gerekçesi ile gelir vergisi kanuna tabi kazanç unsurlarından birinden beyanname verme yükümlülüğ olduğu halde vefatından dolayı beyanname verme yükümlülüğüne yerine getirmemiş olabilmektedir. Bunu bir örnekle anlatmaya kalkarsak 4/c sigortalısı maliki bulumduğu taşınmazı 2024 yılında kiraya vererek GV. K.nun 21 Maddesindeki 33.000Tl.lık istisna sınırını aştığı için Mart 2025 yılında vermesi gerek Gelir vergiisi beyannamesini 22 Şubat 2025 tarihinde vefat ettiğinden bu beyanın ancak mirası redetmemiş kanunui mirasçılarınca verilmesi gerekmektedir. Yukarıda sözünü ettiğimiz örneğe göre bu beyannamenin gelir vergisi kanununun 92. Maddesi gereği ölüm tarihinden itibaren dört ay içinde verilmesi gerekmektedir. Yani 2024 yılı Gelir vergisi beyannamesi tam dönem 2025 yılı elde edilen 01/01/2025 ile 22/02/2025 döneme ait gmsi. Kazanç beyannemesi ise kanuni mirasçılar tarafından kıst dönem beyanı olaral verilmesi gerekmektedir. Şayet bu taşınmaz bir iş yeri ise ve tevkifata tabi olmayan kişilere kiraya verilmiş ise bu taşınmazdan elde edilen kira bedelinin 2024 yılı için 13bin TL aşması halinde yine mirası redetmemiş kanuni mirasçılarca gelir vergisi beyannamesi vermek zorundadırlar.
Ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü halinde ise kanuni mirasçılar tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması ve mirasçılar tarafından işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin kayıtlı değerleriyle (bilanço esasına göre defter tutuluyorsa bilançonun aktif ve pasifiyle bütün halinde aynen devir alınması gelir vergisi kanununun 81. Maddesinin (a) maddesine göre vergilendirilmeyecek değer artış kazançları olarak değerlendirilecektir. Bunların dışında Ölüm dolayısıyla verilen tazminatlar ile yapılan yardımlar gelir vergisinden istisna kapsamında bulunmaktadır.
Kanunla kurulan sosyal sigorta kuruluşlarının ve Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi gereğince kurulan sandıkların dul ve yetimler için verdikleri tazminat ve yardımlar da gelir vergisinden istisna edilmiştir. Gelir Vergisi Kanununun 18 inci maddesinde belirtilen serbest meslek erbabının, sadece kendilerinin değil kanuni mirasçılarının da telif kazançları ve ihtira beratı istisnasından yararlanabilme hakları vardır. Bu istisnadan yararlananlar için 94 üncü maddeye göre tevkif edilen vergi nihai vergi olmakta ve ilgili maddedeki faaliyetlerinden dolayı beyanname verme yükümlülükleri bulunmamaktadır.
BEYAN EDİLEN VERGİNİN ÖDENMESİ
Memleketin terki ve ölüm gibi mükellefiyetin kalkmasını gerektiren haller dolayısıyla beyan üzerine tarh olunan vergiler beyanname verme süreleri içinde ödenir. Bununla birlikte, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun gereğince teminat gösterildiği takdirde, vergiyi ödeme süresi ilgili vergi kanunu uyarınca belli edilmiş taksit süresine kadar veya taksit süresi geçmişse söz konusu taksitin beyanname verme süresinin sonundan itibaren 3 ay uzatılması gerekmektedir.
Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 20.nci maddesine göre, faaliyeti durdurulan veya faaliyetine devam eden bir işletmenin ya da mesleki faaliyetin ölüm nedeniyle eş ve çocuklar tarafından devralınması halinde de genç girişimcilerde kazanç istisnasından yararlanılması mümkün bulunmaktadır.
Gelir Vergisi Kanununun 47 nci maddesinde düzenlenen basit usulün genel şartlarında, iş sahibinin vefat etmesi halinde dul eşin veya küçük çocuklarının adına işe devam edilmişse bunların işin başında bilfiil bulunmamaları söz konusu şartları bozmayacaktır. Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesinde vergilendirilmeyecek değer artış kazancı düzenlenmiştir. Buna göre ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü halinde kanuni mirasçılar tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması ve mirasçılar tarafından işletmeye dâhil iktisadi kıymetlerin kayıtlı değerleriyle bilanço esasına göre defter tutuluyorsa bilânçonun aktif ve pasifi ile birlikte aynen devralınması halinde değer artışı kazancı hesaplanmayacak ve vergilendirilmemektedir.
VERGİ USÜL KANUNU YÖNÜNDEN
Vergi Usul Kanununun 12. Maddesine göre Ölüm halinde mükellefin ödevleri, mirası reddetmemiş kanuni ve mensup mirasçılarına geçer. Ancak, mirasçılardan her biri ölünün vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu olur denilmektedir. 16. Maddesinde ise Vergi kanunlarında hüküm bulunmayan hallerde ölüm dolayısıyla mirasçılara geçen ödevlerin yerine getirilmesinde bildirme ve beyanname verme sürelerine üç ay ekleneceği belirtilmiştir. Yine aynı kanunun112. Maddesinin 2. Bendine göre ölüm gibi mükellefiyetin kalkmasını mucip haller dolayısıyla beyan üzerine tarh vergilerin beyanname süreleri içinde ödeneceği, İkmalen, re’sen veya idarece tarh olunan vergilerin tahakkuk tarihinden başlayarak bir ay içinde ödenmesi gerektiği belirtilmiştir. 164. Maddesinde Ölümün işi bırakma hükmünde olduğu ve ölümün mirası reddetmemiş mirasçılar tarafından vergi dairesine bildirmesi gerektiği ve mirasçılardan sadece birinin bildirmesinin yeterli olacağı belirtilmiştir.
Ölüm işi bırakma hükmünde olduğuna göre mirası reddetmemiş kanuni mirasçıların işe devam etmesi halinde defter tasdiki nasıl olacaktır? 2001/1 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu İç Genelgesinde; “… murisin ölümünden itibaren mirasçıların aynı işe aralıksız devam etmeleri halinde, ölüm tarihinin muris için işi bırakma, mirasçıları için ise işe başlama olarak kabul edilmesi, işe devam edecek olan mirasçıların ölüm tarihini takip eden 1 ay içinde bildirimde bulunmaları durumunda bildirimin zamanında yapıldığının kabul edilmesi ve mirasçıların mükellefiyetlerinin murisin ölüm tarihinden itibaren tesis edilmesi gerekmektedir.
Öte yandan Vergi Usul Kanununun 257.nci maddesinde yer alan yetkiye istinaden, murisin mevcut defter ve belgelerinin ölüm tarihini içeren hesap dönemi sonuna kadar işe devam eden mirasçılar tarafından kullanılması uygun görülmektedir.
Bu durumda, murisin faaliyetine yönelik hesaplarının ölüm tarihi itibariyle kapatılması ve işe devam eden mirasçıların hesaplarının ise yeniden açılması gerekmektedir.
Ayrıca, işe devam eden mirasçıların söz konusu hesap döneminin son ayı içinde yeni hesap dönemi için kendi adlarına defter tasdik ettirmeleri ve usulüne uygun olarak belgelerini anlaşmalı matbaalara bastırmak veya notere tasdik ettirmek suretiyle kullanmaları gerektiği ise tabiidir.” denilmektedir. Murise ait işyerinde kullanılmakta olan 246 seri nolu VUK Genel Tebliği gereğince işi terk eden mükellefin kullanılmayan belgeleri vergi dairesi marifetiyle imha edilir.
Uygulamada çoğu zaman bu durum muktezalarla netlik kazanarak yürütülmektedir. Örneğin Maliye Bakanlığının 14.03.1997 tarih ve B.07.0.GEL.0.40./4006-200/10730 sayılı muktezasında: yasal mirasçıların henüz belli olmaması halinde vergisel ödevlerin mahkemece atanmış kayyım tarafından yerine getirileceği ve muris adına olup kullanılmamış belgelerin kayyım adına yaptırılacak yeni kaşenin vurularak kullanılabileceği mümkün görülmüştür.
Ölen mükellef adına kullanılan ödeme kaydedici cihazlar ise, mirasçılar tarafından 1996/1 sıra nolu KDV Mükelleflerinin ÖKC Kullanmaları Mecburiyeti Hakkında İç Genelge uyarınca mali hafızası değiştirilmeksizin vergi dairesince mali bilgilerinin tespit edilmesi, cihaz üzerinde yapılacak mükellefiyet bilgileri düzeltmesi ve yeni levha çıkartılması gereklilikleri çerçevesinde kullanılabilmesi uygun görülmüştür. Vergi Usul kanunu yönünden son hüküm ise VUK’un 372. Maddesine göre ölüm halinde cezaların düşeceğidir.
6183 SAYILI KANUN YÖNÜNDEN
6183 Sayılı kanuna Genel Kamu kurum ve kuruluşların yani Kamuya ait borçların takip ve tahsilinin sağlanması için düzenlenmiş kanuna göre Sigortalının kamu borcu varsa Öncelikle mirası reddetmemiş kanunu mirasçılar 6183 Sayılı Kanunun 7. Maddesine göre borçlunun ölümü halinde mirası reddetmemiş mirasçılar hakkında bu kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Borçlunun ölümünden evvel başlanmış muamelelere devam olunacağı, Terekenin bir Mahkeme veya iflas dairesi tarafından tasfiyesini gerektiren hallerin bu hükmün dışında tutulacağı ve mirasın tutulan defter mucibince kabulü halinde mirasçı deftere kaydedilmemiş olsa dahi Amme alacağından mirastan kendisine düşen miktar mesul olacağı ve defter tutma muamelelerinin devamı müddetince satış yapılamayacağı belirtilmiştir. Aynı kanunun 50. Maddesinde ise borçlunun ölümü halinde terekenin borçlarından dolayı ölüm günü ile beraber üç gün için takipten geri bırakılması bitiminde ise terekenin yani ölen kimseden kalan her şeyin amme borçları için takibata devam olunacağı ve mirasçılar mirası kabul ve red etmemişlerse bu hususta Medeni kanundaki muayyen müddetler geçinceye kadar takibat işleminin geri bırakılacağı belirtilmiştir. Aynı kanunun 104 maddesinde ise terekenin tasfiyesi dolayısıyla hakkında takibat yapılmasına imkan yoksa bu hallerin devamı müddetince zamanaşımının işlemeyeceği belirtilmektedir.
KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN
Mükellefin ölümü halinde, KDV beyannamesinin verilme süresine 3 ay eklenir. Üç aylık vergilendirme dönemine tabi gerçek usulde vergilendirilen KDV mükellefi 15 Eylül 2024 tarihinde öldüğünde, ölüm tarihine kadar olan döneme ait yani 1 Temmuz -15 Eylül 2024 dönemine ait KDV beyannamesi, 1 Ekim 2024 ile 26 Ocak 2025 tarihleri arasında verilir. Beyanname verme süresinin son günü 26 Ocak 2025 tarihidir. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun (17/4-c) maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesi kapsamında yapılan devir işlemleri KDV’den istisna edilmiştir. Buna göre, Gelir Vergisi Kanununun 81 inci 36 maddesinde gelir vergisine tabi tutulmayacak değer artış kazançları kapsamında yer alan ve mükellefiyeti sona eren işletme tarafından yeni işletme veya şirkete devredilen bütün mal ve haklar için düzenlenecek faturada KDV hesaplanmayacak, Ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü halinde, kanunî mirasçılar tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması ve mirasçılar tarafından işletmeye dâhil iktisadi kıymetlerin kayıtlı değerleriyle (bilanço esasına göre defter tutuluyorsa bilançonun aktif ve pasifiyle bütün halinde) aynen devir alınması halinde KDV hesaplanmayacaktır. Ayrıca, muris adına verilen son katma değer vergisi beyannamesinde "sonraki döneme devreden katma değer vergisi" olarak beyan edilen bir tutar bulunması halinde bu tutar, mükerrer indirime yol açmayacak şekilde indirim konusu yapılacaktır. Varisler tarafından işletmenin faaliyetinin devam ettirilmemesi halinde ise işletme aktifine kayıtlı ticari mal, demirbaş ve taşınmazlar üzerinden KDV hesaplanması, hesaplanan KDV’nin mirasçılar tarafından muris adına verilecek son dönem KDV beyannamesinde beyan edilmesi gerekmeyecektir.
ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ YÖNÜNDEN
Vefat eden Sigortalı Malül ve adına kayıtlı özel tertibatlı aracı varsa Malul ve Engelliler Adına Kayıt ve Tescili Edilen Taşıtların Veraset Yoluyla İntikali Özel Tüketim Vergisi Kanununun 15 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendi hükmü gereğince, ilk iktisabında istisna uygulanan kayıt ve tescile tabi taşıtların, veraset yoluyla intikallerinde ÖTV aranmaz. Dolayısıyla, taşıtın veraset yoluyla intikaline bağlı olarak müştereken bütün mirasçılar adına kayıt ve tescil edilmesi halinde, bu intikal işlemi nedeniyle ÖTV uygulanmaz. Aynı şekilde, Kanunun (7/2) maddesi kapsamında istisnadan yararlanılarak iktisap edilen araçların, ÖTV uygulanmaksızın veraset yoluyla varislere intikal etmesi ve murisin istisnadan yararlandığı tarihten itibaren 5 yıllık sürenin bitimine kadar bütün mirasçılar adına kayıt ve tescilli kalmak koşuluyla, sonradan üçüncü kişilere satışında da ÖTV uygulanmamaktadır. Ancak, söz konusu istisna kapsamında ilk iktisabı yapılan taşıtların, veraset yoluyla ÖTV uygulanmaksızın varislere intikal etmesi ve murisin istisnadan yararlandığı tarihten itibaren beş yıllık süre dolmadan varisler tarafından istisnadan yararlanamayanlara satışı veya devrinde ÖTV aranmaktadır. Öte yandan, Kanunun (7/2) maddesi kapsamında istisnadan yararlanarak araç iktisap etmiş olan malûl ve engellinin ölümü üzerine taşıtın mirasçılara intikalinden sonra diğer mirasçıların, kendi hisselerinden bir mirasçı lehine feragat etmeleri ve aracın tek bir mirasçı adına tescil edilmesi durumunda ÖTV yönünden aşağıdaki şekilde işlemler tesis edilecektir: Muristen mirasçılara sadece söz konusu taşıtın intikal etmiş olması, bundan başka mirasçılara intikal etmiş başka bir mal ve/veya hakkın bulunmaması halinde, taşıtın miras hisselerinin tek bir mirasçıya devredilmesi, devralan mirasçı açısından (kendi miras hissesine karşılık gelen kısmı hariç olmak üzere) “veraset yoluyla intikal” olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp; bu işlemin, bir ivaz karşılığı yapılmış ise satım, ivazsız olarak yapılmış ise bağış olarak değerlendirilmesi gerekmekte olup, bu durumda ÖTV Kanununun 38 (15/2-a) maddesi uyarınca, ilk iktisabında ÖTV istisnası uygulanan söz konusu taşıtın ilk iktisabındaki matrah üzerinden (kendi miras hissesi karşılığını teşkil eden kısım hariç), mirasçı adına kayıt ve tescil tarihindeki orana göre ÖTV beyan edilerek ödenmesi ve düzenlenecek ÖTV ödeme belgesinin ilgili tescil kuruluşuna verilmek suretiyle mirasçı adına kayıt ve tescil işlemin yapılması gerekmektedir. Muristen mirasçılara intikal etmiş olan terekede söz konusu taşıtın yanı sıra başkaca mal ve/veya hakkın bulunması halinde, diğer mirasçıların lehine taşıt üzerindeki mülkiyet hakkından ivazsız olarak feragatini gösteren belgenin ibrazı şartıyla istisnadan yararlanılmış olan taşıtın lehine feragat edilen mirasçıya intikali “veraset yoluyla intikal” olarak değerlendirilmekle birlikte, Kanunun (15/2-a) maddesinde yer alan düzenleme esas itibarıyla veraset yoluyla intikal eden engelli taşıtının tüm mirasçılara intikaline ilişkin olup taşıtın eden engelli taşıtının tüm mirasçılara intikaline ilişkin olup taşıtın istisnadan yararlanamayan mirasçılar arasında veya mirasçılar tarafından istisnadan yararlanamayan üçüncü kişilere devrine ilişkin bir istisna sağlamadığından söz konusu taşıta ilişkin ÖTV aranmaması için terekede yer alan diğer mal ve/veya hakların değerinin taşıtın değeri ile mütenasip olması gerekmektedir. Aksi takdirde, diğer mirasçıların vereceği feragatnameye istinaden taşıtı devralan mirasçının taşıt üzerindeki kendi mülkiyet hakkına (miras payına) karşılık gelen kısmı hariç olmak üzere bu işlem “veraset yoluyla intikal” olarak değerlendirilmemektedir. Bu durumda, diğer mirasçıların vereceği feragatnameye istinaden taşıtı devralan mirasçı tarafından, taşıt üzerindeki kendi mülkiyet hakkına (miras payına) karşılık gelen kısım hariç olmak üzere, Kanunun (15/2-a) maddesi kapsamında hesaplanan ÖTV’nin beyan edilip ödenmesi gerekmektedir. Örneğin, istisnadan faydalanılan taşıtın engellinin vefatı üzerine iki mirasçıya intikal etmesi ve mirasçılardan birinin taşıtı, diğerinin ise terekede taşıt dışındaki varlık olan beş cumhuriyet altınını alması ve bu hususta mirasçıların anlaşmaları durumunda, bahse konu cumhuriyet altınlarının toplam değeri taşıtın değeriyle orantılı olmadığından, feragatname 39 düzenlense dahi, terekede birden fazla mal ve/veya hak bulunması kapsamında ÖTV’siz işlem tesis edilmez. Bunun yanı sıra söz konusu uygulamada, ÖTV’den müstesna olarak ilk iktisabı yapılan taşıt dışında herhangi bir mal ve/veya hakkın “birden fazla mal ve hak” kapsamında değerlendirilebilmesi için söz konusu mal ve/veya hakkın Veraset ve İntikal Vergisi Beyannamesine dâhil edilmiş olması gerekmekte olup, mezkûr beyannameye dâhil edilmeyenler “birden fazla mal ve/veya hak” kapsamında değerlendirilmemektedir. Taşıtın miras hisselerinin tek bir mirasçıya devredilmesi ve bu mirasçının Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi uygulamasında aranan şartları ve nitelikleri haiz olması durumunda, terekenin birden fazla mal ve/veya haktan ibaret olup olmadığına bakılmaksızın, bu devir işlemi dolayısıyla ÖTV aranmamaktadır. Bu durumda, malul veya engellinin Kanunun 7 nci maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi kapsamında maluliyet ve engellilik durumu nedeniyle ÖTV’siz taşıt iktisap etmemiş olması veya iktisap tarihinden itibaren 5 yıllık sürenin geçmiş olması gerekmektedir. Bahse konu ÖTV uygulaması bakımından diğer mirasçıların tek bir mirasçı lehine araçla ilgili miras haklarından feragatini gösterir belgenin noter onaylı olması yeterlidir. Öte yandan, malul veya engelli tarafından iktisabı yapılan taşıtın, kayıt ve tescil ettirilmeden malul veya engellinin vefat etmesi durumunda, mezkûr istisna uygulamasından yararlanılamamakta; bu durumda taşıtın mükellefe iade edilmemesi halinde, mirası reddetmeyen varis/varisler tarafından kayıt ve tescilden önce taşıta ait ÖTV’nin beyan edilip ödenmesi gerekmektedir.
NOT: Anayasa Mahkemesinin 22/04/2025 tarih ve E.2024/240 sayılı kararı ile 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 7. maddesinin birinci fıkrasının 5228 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle değiştirilen (2) numaralı bendinin (c) alt bendinin “…bizzat kullanma amacıyla engelliliğine uygun hareket ettirici özel tertibat yaptıran malûl ve engelliler tarafından,” bölümünün Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiş ise de bu yazımın şimdilik bu karar ile ilgisinin olmadığını ancak Anayasa Mahkemesi dokuz ay sonra yürürlüğe gireceğinden o tarihten sonraki iktisap ve ölümlerde Anayasa hükmünün geçerli olacağı açıktır.
TÜRK TİCARET KANUNU YÖNÜNDEN
6721 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Ortağın ölümü konulu 253 .Maddesine göreŞirket sözleşmesinde şirketin ölen ortağın mirasçılarıyla devam edeceğine ilişkin düzenleme yoksa, mirasçılarla diğer ortakların oybirliği ile verecekleri karar üzerine şirket bunların arasında devam edebilir. Mirasçılar veya içlerinden biri şirkette kalmaya razı olmazlarsa, diğer ortaklar, ölen ortağın razı olmayan mirasçılarına düşen payları ödeyerek onları şirketten çıkarır ve aralarında şirkete devam edebilirler. Bu durumda sağ kalan ortaklardan birinin şirketin devamına onay vermemesi sebebiyle oybirliği sağlanamadığı takdirde şirket sona erer. Şirketin, ölen ortağın mirasçılarıyla diğer ortaklar arasında kollektif şirket olarak devam edeceği hakkında şirket sözleşmesinde hüküm varsa, mirasçılar kollektif sıfatıyla şirkete devam edip etmemekte serbesttirler. Mirasçılar şirketin devam etmesini isterlerse, diğer ortaklar bu isteği kabul etmek zorundadır. Ancak, kollektif sıfatıyla şirkette kalmak istemeyen mirasçı varsa, ölen ortağın payından kendisine düşen tutar ile komanditer olarak şirkete kabul edilmesini önerebilir. Diğer ortaklar bu öneriyi kabul etmek zorunda değildir. Mirasçılar şirkete kollektif ortak veya komanditer olarak girip girmeyeceklerini ortağın ölüm tarihinden itibaren üç ay içinde şirkete ihbar etmelidir. Durumun şirkete ihbarına kadar, mirasçılar şirkette komanditer olarak kalmış sayılırlar. Bu süre içinde ihbarda bulunmamış olan mirasçılar, sürenin sona ermesinden itibaren kollektif ortak sıfatını alırlar denilmektedir.
BORÇLAR KANUNUNA GÖRE
Borçlar Kanunun 440. Maddesine göre Sözleşme, işçinin ölümüyle kendiliğinden sona erer. İşveren, işçinin sağ kalan eşine ve ergin olmayan çocuklarına, yoksa bakmakla yükümlü olduğu kişilere, ölüm gününden başlayarak bir aylık; hizmet ilişkisi beş yıldan uzun bir süre devam etmişse, iki aylık ücret tutarında bir ödeme yapmakla yükümlüdür. Denilmiştir.
İŞ KANUNUNA GÖRE
1475 Sayılı Kanunun 14. Maddesine göre İşçinin Ölümü halinde kıdem tazminatı ve diğer hak ve alacaklarının kanuni mirasçılarına geçeceği belirtilmiştir.
NOT: Tabi ki Burada İş kanunu ve Borçlar Kanunu ile İşçinin ölümü hakkında kanuni mirasçılarında hakları belirtilmiştir. Ancak bu konu bazen işverenin iyi niyetli düşünmemesinden dolayı haksızlık yaratıldığından bu konunun Uzmanı bir Avukata danışılmasının yararlı olacağını düşünüyorum.