TAKIM SÖZLEŞMESİ İLE OLUŞTURULAN İŞ SÖZLEŞMELERİ
Günümüzde hala yürürlükte olan ve çalışan ile işveren arasındaki ilişkiyi düzenleyen 4857 sayılı İŞ KANUNU’NUN 16. Maddesi
“MADDE 16. - Birden çok işçinin meydana getirdiği bir takımı temsilen bu işçilerden birinin, takım kılavuzu sıfatıyla işverenle yaptığı sözleşmeye takım sözleşmesi denir.
Takım sözleşmesinin, oluşturulacak iş sözleşmeleri için hangi süre kararlaştırılmış olursa olsun, yazılı yapılması gerekir. Sözleşmede her işçinin kimliği ve alacağı ücret ayrı ayrı gösterilir.
Takım sözleşmesinde isimleri yazılı işçilerden her birinin işe başlamasıyla, o işçi ile işveren arasında takım sözleşmesinde belirlenen şartlarla bir iş sözleşmesi yapılmış sayılır. Ancak, takım sözleşmesi hakkında Borçlar Kanununun 110 uncu maddesi hükmü de uygulanır.
İşe başlamasıyla iş sözleşmesi kurulan işçilere ücretlerini işveren veya işveren vekili her birine ayrı ayrı ödemek zorundadır. Takım kılavuzu için, takıma dâhil işçilerin ücretlerinden işe aracılık veya benzeri bir nedenle kesinti yapılamaz.”şeklindedir.
Lokalde, bu husus hangi noktada karşımıza çıkar diye düşünüldüğünde ilk akla gelecek sektörlerden birisi inşaat sektörüdür. Ancak uygulamada inşaat işlerinin yanı sıra tarım işleri, yükleme ve boşaltma işleri, mevsimlik işlerde söz konusu olmaktadır.
Bu sözleşmede takım kılavuzu, takımda yer alan işçilerin adına işverenle görüşüp anlaşarak işçilerin her birisinin işyerine gelip işe başlayacaklarını taahhüt etmektedir.
Takım kılavuzu ile işverenin iradelerinin birleşmesi ile takım sözleşmesi kurulmuş olur. Takım sözleşmesi kapsamındaki işçinin işyerine gelip işe başlaması ile işe başlayan işçi yönünden iş ilişkisi kurulmuş sayılmaktadır.
İşveren, işçilerin ücretlerini her birisine ayrı ayrı ödemek zorundadır. İşçilerin ücretlerinden takım kılavuzu için herhangi bir kesinti yapılamaz. Takım sözleşmesinin yazılı yapılması, geçerlilik koşuludur.
Takım Sözleşmesinin Borçlar Kanunu ile İlişkisi
İş Kanunu 16. Madde’de“…Takım sözleşmesinde isimleri yazılı işçilerden her birinin işe başlamasıyla, o işçi ile işveren arasında takım sözleşmesinde belirlenen şartlarla bir iş sözleşmesi yapılmış sayılır. Ancak, takım sözleşmesi hakkında Borçlar Kanununun 110 uncu maddesi hükmü de uygulanır…” ifadesi yer almaktadır ki görüldüğü üzere dikkate alınması gereken Borçlar kanunu 110. Madde şu şekildedir;
“MADDE 110- Borcun konusu bir şeyin teslimini gerektirmiyorsa, alacaklının temerrüdü hâlinde borçlu, borçlunun temerrüdüne ilişkin hükümlere göre sözleşmeden dönebilir.”
Buradaki borcu karşılıklı algılamak gerekir. İşverenin yapılan iş karşılığı ücret ödeme ve takımdakilerin sosyal haklarının sağlanması borcunun yanı sıra takımın da belirledikleri sözleşmeye göre işi doğru ve tam ifa etmek borcu vardır.
Anlaşılacağı üzere eğer bir takım sözleşmesi yapılıyorsa; işverenin, takım kılavuzunun ve takımın oldukça önemli söz ve taahhütleri ortaya konacaktır. Bunların hepsini birer borç olarak algılamak doğru olacaktır ki Borçlar Kanunu 110. Madde’nin önemi bu noktadadır.
Takım Kılavuzunun Yükümlülükleri
İş Kanunu 16. Madde’de “Birden çok işçinin meydana getirdiği bir takımı temsilen bu işçilerden birinin, takım kılavuzu sıfatıyla işverenle yaptığı sözleşmeye takım sözleşmesi denir.…”
yazmaktadır.
Madde’nin bu bölümünden hemen anlaşılan, takım kılavuzu unvanı/sıfatını taşıyan temsilcinin ödevinin hem işverene hem de temsil ettiği takıma karşı olduğudur.
Kılavuzun, takımında çalışan her bir bireyin çalışma haklarının tam temin edildiğinden emin olması gerektiği gibi işverenin de temsil ettiği takımından gerekli çalışma hizmetini aldığını bilmesi ve sağlaması gerekir.
Bu dile kolay bir konu…
Koskoca iş hukuku ve sosyal güvenlik uygulamaları bütününü düşününce takım kılavuzunun işine ve mevzuata hâkim birisi olması gerekliliği ortaya çıkıyor.